Pazartesi, Aralık 04, 2006

BİR AÇIKLAMA...

sevgili okuyucular
uzun süredir yeni yazı yayınlamadım. daha doğrusu yayınlayamadım. başarının en büyük düşmanı mazeretmiş. o yüzden hiç bir mazeretin arkasına sığınmadan tembelliğimi itiraf ediyor ve özür diliyorum. en kısa zamanda yeni yazılarla bu siteyi güncellemeye devam edeceğim. tabii sizin dualarınızla.
muhabbetle...

SİGARAYA BAŞLAMA DENEMELERİ 2

Üçüncü deneme:
Babaannem çağırdı. Elinde yeni sardığı sigara. “Al oğlum” dedi. “Sana sigara sardım.” Keyiflendim. Kendi elleriyle yaktı. Aldım ve dikkatlice dudaklarıma götürdüğüm sigarayı öper gibi aldım dudaklarımın arasına. Çok hafif bir nefes çektim. Aynı öksürük. Ciğerlerim sökülüyor sandım. Babaannem “Çek oğlum çek” diye teşvik ediyor. Çekiyorum öksürüyorum, çekiyorum öksürüyorum... Baktım gururumu incitecek kimse yok attım sigarayı ocağa. “İçmiyorum ben” dedim babaanneme. Gözlerimden sel gibi yaş geliyor. “Aferin” dedi babaannem. “Oğlum kötü bir şey bu sigara” dedi. “Bak ölüyordun az daha. Alışma bu fışkıya. Deden yemek yemiyor sigara içiyor. Bırakmaz sonra yakanı” dedi. Sonra da benim çok sevdiğim sütlü ekmekten verdi. Koşarak harman yerine gittim.
Dördüncü deneme:
Durna halamın bahçesindeyiz. İncir ağaçlarının tepesinde yakalamaç oynuyoruz. Daldan dala atlamaktan yorulduk. Cumali (benden bir yaş büyüktür.) “Haydi gidip bostan toplayalım” dedi. Bizim orada bostan diye kavunun ilk yeşil haline denir kıtır kıtır ve çok lezzetlidir. Gittik tütünlerin arasına rastgele serpiştirilen köklerden bostan toplamaya başladık. “Sen sigara sarmayı biliyor musun?” diye sordu Cumali. “Yok” dedim. “Hiç sarmadım ama ebem (ebe - babaanneye böyle denirdi) sararken gördüm.” “Ben biliyom” dedi. “Ama kağıt yok.” “Gazeteye saralım.” Bu dahiyane fikir benden gelmişti. Başladık yerdeki kuru tütün yapraklarını toplamaya. Yeteri kadar topladığımıza kanaatimiz getirince evin yakınına gelip haymanın bir köşesine sakladık. Cumali evden gazete ve çakmak getirdi. Tütünleri elimizde ufaladıktan sonra damarlarını ayıkladık ve sardık gazete kağıdına. Görüntüsü hiç hoşumuza gitmemişti. Çok kalındı ve her tarafından tütünler dökülüyordu. Yaktık. Berbat bir duman hem ciğerlerimi mahvetti hem gözlerimi. Üstelik gazete kağıdı tutuşmuş yanıyordu. Ayağımızla ezip suya koştuk. Sürekli su içiyor ama boğazımın yanmasını soğutamıyordum.
Beşinci deneme:
İskenderun’dayız. İlkokul ikinci sınıfa gidiyorum. Babam bana matematik dersimi yaptırdı. İçtiği sigara o kadar güzel koktu ki müthiş bir istek uyandırdı. Babamın mutfağa gitmesini fırsat bilip sehpanın üzerinde duran paketten bir sigara almak istiyor ama cesaret edemiyordum. Olurdu olmazdı derken elimi attım bir tane çabucak çekip defterimin ortasına koyup kapattım. Babam dönmüş ama farketmemişim. “Eş....oğlu...ek” deyip enseme yapıştırdı şaplağı. Burnum da sehpaya değince başladım ağlamaya. Annem geldi. Babam, paketten sigara aldığımı söyleyince sert bir tepki gösterdi annem. “Tabii” dedi “sen içiyorsun o da içmek istiyor. Neden vuruyorsun çoçuğa?” Çok sinirli olmasıyla tanınan babam müthiş bir olgunluk gösterdi. Paketi aldı, elinde sıktı ve sobanın kapağını açıp attı içine. “Aha” dedi “bir daha içmeyeceğim.” İçmedi. Babamın ağzından başlayarak ciğerlerine kadar yara olduğunu, uzun bir süre yemek yiyemediğini, hatta doktorun tekrar sigaraya başlamazsa ölebileceğini söylediğini hatırlıyorum. Başlamadı. İyileşti.